Dilan Polat ve Candan kardeşlerin kara para aklama suçu işledikleri iddiasıyla tutuklanmasının ardından adeta her şey çorap söküğü gibi gelmeye başladı!
Son haberi önceki gün hep beraber okuduk.
Aralarında 2’si eski diyanet çalışanı (imam) olan 10 şüpheli, 65 kişiyi 400 milyon lira dolandırdığı gerekçesiyle gözaltına alındı, şüphelilerden 7’si mahkemece tutuklandı!
Tutuklanmaya tutuklandılar ama bu çete Türkiye’de tek mi?
Tabii ki hayır!
Şimdi size adliye koridorlarında mağdurları “adalet” nidalarıyla dolaştıran bir filo dolandırıcılığı hikayesi anlatacağım!
Bu dolandırıcılık yönteminde sistem aynen şöyle işliyor:
İstanbul’un cezaeviyle ünlü bir semtinde ünlü ve güvenilir bir otomotiv bayisinde SGK’lı olarak çalışan bir kadın personel, çevresindeki kişilere bayinin elinde siparişle gelmiş 170 tane araç olduğunu, bu araçların filo indirimi ile geldiğini ve siparişi veren firmanın kredisi çıkmadığı için araçların şirketin elinde kaldığını aktarıyor. Araçları uygun fiyata satacaklarını ama filo indirimi nedeniyle 6 ay satılamaz şerhi olduğunu da sözlerine ekliyor!
Buraya kadar vatandaşları şüphelendirecek herhangi bir durum söz konusu değil, zaten yakın olan çevresinin güvenini kazanan kadın personelin bu sözüyle harekete geçen vatandaşlar ise sarmalın içine çekildiğinin farkında bile olmuyor!
Asıl tiyatro buradan sonra başlıyor!
Araç satışı için anlaştığı vatandaşlara kadın personel, kaparo bedellerini kendi hesabına göndermeleri gerektiğini söylüyor. Neden olarak ise, araçların perakende satılacağı için şirket üzerinden tek 1 kişi adıyla, şirketin anlaşmalı olduğu aksesuar firması üzerinden para girişlerinin sağlanacağını gösteriyor!
Aksesuar firması ise il dışında faaliyet gösteriyor ama mağdurların bundan haberi yok elbette!
Bu süreçte kadın personelin şirket evraklarını da kullanması nedeniyle mağdurlar herhangi bir şüphe duymuyor!
Aradan geçiyor 6 ay!
6 ay sonra kadın personel kaporalarını aldığı vatandaşları tekrar arıyor ve diyor ki:
“Arabaların teslimatı yaklaştı, bakiyelerin kapanması gerekiyor”
Kalan paraları da bir güzel topluyor!
Tüm bunlar olurken enteresan bir gelişme de yaşanıyor!
Kadın personelin hesap hareketliliğinden şüphelenen banka kadını arıyor. Kadın hesap hareketlerini aile üyeleri ve arkadaşlarıyla arasında geçen ticari hareketler olarak açıklıyor bankaya!
Tabi bu durum sonrası ek tedbir almayı da ihmal etmiyor.
Ne yapıyor mesela?
Farklı hesaplardan gelen hareketleri engellemek için yakın çevresinde bulunan insanlar üzerinden birbirlerine para göndermelerini ve tek kalemde kendi hesabında toplama yolunu seçiyor!
Bu hamlesiyle beraber zaten “Araç satacağım” diyerek dolandırdığı vatandaşları diğer vatandaşların gözünde de şüpheli duruma sokuyor!
Adam diyor ki “Kardeşim ben parayı sana gönderdim. Kadını falan tanımam”!
Tezgah tıkır tıkır işliyor taa ki nereye kadar insanlar sorular sormaya başlayana kadar!
Kadın personele araçların teslimiyle ilgili her soru sorulduğunda kadın personel antetli resmi evrakların üzerinde oynayarak sahte faturalar gönderiyor mağdurlara!
“Bak yahu her şey yolunda. Araçların faturalarını da kestik” diyor!
Sonra anlaşılıyor ki adını, resmi evraklarını kullandığı otomotiv firması da kadın personel hakkında şikâyetçiymiş meğer!
Tabii mağdurlar bunu ne zaman öğreniyor?
Ancak adalete hak aramak için başvurduğunda!
Bu sarmalla 70-80 kişinin dolandırıldığı iddia ediliyor!
Hakkındaki bu iddialara rağmen kadın personel ise, elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşmaya devam ediyor!
Mağdurların telefonlarına cevap veriyor!
“Ödeyeceğim yahu paranızı” diyor!
Kadının bu rahatlığının kaynağı ne?
Üzerinde adeta Dilan Polat ve Candan Kardeşlerin “Bize bir şey olmaz” umursamazlığı ve rahatlığı var!
Bu umursamazlık ve rahatlığın kaynağı nedir?
Bu işin arkasında kimler, hangi eller var?
Ülkenin dört bir tarafından benzer dolandırıcılık hikayelerini sık sık duymaya başladık!
Yöntemleri birbirine oldukça yakın!
Dolandırıcılık yöntemlerini okuduğunuzda, aynı senaryoların farklı isimlerle sahnelendiğini görüyorsunuz!
Bu mesele, dolandırıcıların birbirine özenmesinden mi ibaret yoksa organize bir faaliyet mi?
Bu durum, kuşku uyandırmıyor değil insanda!
Yoksa tüm dolandırıcılar kendi aralarında bir “filo” mu kurdu dersiniz?
İşte tam olarak araştırılması gereken konu da bu!